Bohem Yatırım
Bu "yatırım aracı"na 100 lira koyduğunuzda, şansınız da varsa, emeklilik günlerinizi refah içinde geçirebilirsiniz. Tabii, yatırımı gözden geçireyim, derken düşürüp kırmamak kaydıyla. Piyasa umduğunuz yönde gitmezse çok da sorun değil; bu, "hazmedilebilir" bir yatırım.
29 MAYIS'TA CHRISTIE'S müzayede evinin Hong Kong'da yaptığı müzayedede Asyalı bir koleksiyoner "bir lot" (12 şişelik) "La Tâche - Vintage 1985" için 552 bin Hong Kong Doları (70 bin 877 ABD Doları) ödedi. Bu rakam ihaledeki en yüksek ikinci fiyat. İlki mi? O çok özel bir koleksiyon. 1825'ten günümüze kadar değişik yıllara ait 128 şişe ve 40 magnumdan (duble şişe) oluşan "The Liquid Gold Collection - Three Centruies of Château d'Yquem" adlı koleksiyona ödenen rakam müzayedede tam 8 milyon 40 bin Hong Kong Doları'na (1 milyon 32 bin 336 ABD Doları) ulaşmış. Uzakdoğu rekorunu kıran bu koleksiyon sanmayın ki en pahalı şarap. 1985'te Christie's Londra'da yapılan müzayedede 1787 yılına ait bir şişe Château Lafite tam 160 bin dolara satılmış.
En nihayetinde "sindirilecek" bir sıvı için böylesi bir rakamı ödemenin ardındaki motif ne olabilir? Diyelim ki, bu paraları ödediniz. Peki, bu şarapları içebilir misiniz?
Earnst & Young, Türkiye'de vergi bölüm başkanı olarak görev yapan ve özellikle Bordeaux bölgesi şaraplarına yatırım yapan Mustafa Çamlıca, böylesi bir koleksiyonun ancak bir müzede sergilenebileceğini söylüyor. Avrupalıların şarabı aldıktan sonra bir kenarda bekletip beş-on yıl içinde tekrar sattıklarını belirten Wine for Christie's'in uluslararası başkanı David Elswood'a göre Asyalılar ve Amerikalılar biriktirmekten çok, içmeyi tercih ediyor. Kaliteli ve "ünlü" şaraplara dünyanın her yerinden talep olduğunu, son yıllarda en büyük talebin Asyalılardan geldiğinin zannedildiğini belirten Elswood, Asyalıların şaraba yatırım yapmaktan çok bu pahalı şarapları alıp içecek kadar zengin olduklarını söylüyor. Hong Kong'un Uzakdoğu'nun şarap merkezi olmaya başlamasının ardında ise Çin ve komşularındaki kişisel servetlerdeki artışların yanı sıra 2008 yılında şarap üzerindeki vergilerin düşürülmesinin payı olduğu düşünülebilir.
Grand Cru, Super Second gibi sınıflandırılabilen, sınırlı üretimi olan ve şato isimleriyle anılan kaliteli şaraba yatırım yapmak yeni bir iş değil. Asırlardır sınırlı bir zümre içinde süregiden bu iş, son zamanlarda yatırım fonlarının bile ilgisini çekecek kadar "ticari" hale gelmiş durumda. Son yıllarda bu piyasaya girenlerin sayısında ciddi artış olmuş. Bu "yatırım aracının" da Château Lafite-Rothschild, Château Latour, Château Margaux, Château Mouton-Rothschild gibi "blue chip"leri olduğunu söyleyen Mustafa Çamlıca, şaraba yatırım yapmanın apayrı bir uzmanlık gerektirdiğini söylüyor. Enron vakasıyla iflas eden Arthur Anderson sonrası denetim firma çalışanlarına getirilen kısıtlamalar sonrasında şaraba yatırım yapmaya başlayan Çamlıca, şaraba yatırımın kesinlikle yıllarla ölçülen, uzun vadeli bir yatırım olduğunu söylüyor.
Kasım - aralık aylarında birinci fermantasyon ile başlayan yolculukta şubat - mart aylarındaki tadımlar en kritik anlar. Tadımlar sonrasında o yılın "vintage"ı (hasat) için genel kanı oluşuyor ve asıl önemlisi notlar veriliyor. Bu konuda 1947 doğumlu Amerikalı Robert M. Parker ve 1950 doğumlu İngiliz Jancis Robinson en önemli otoriteler olarak kabul ediliyor. "Wine advocate" olarak anılan Parker, 100 üzerinden not verirken; Robinson, 20 üzerinden notlama yapıyor. Çoğu şarap yatırımcısı için Parker'ın (www.erobertparker.com) 90 ile 95 arasında puanladığı şaraplar neredeyse garantili yatırımlar. Parker'ın tanımıyla "olağanüstü" olan ve notları 90+ olan şarapların fiyatları inanılmaz derecede yüksek. 75-79 arasındaki şaraplar "ortalamanın üstü" olarak tanımlanırken, 80-89 arasındaki şaraplar ise "çok güzel" olarak tanımlanıyor. Eğer Parker, 80'in altında bir puanlama yaptıysa o şarapların fiyatları satılabilir düzeyde oluyor; fakat 90 üzerindeyse aşırı pahalı oldukları için alıcı bulmakta zorlanıyorlar. Parker, şarapları notlandırırken aldığı keyif üzerinden puan verdiğini söylüyor. "96 ile 100 arasındaki tek fark bende o anda bıraktığı his" diyormuş Parker. "Yaşları hayli ilerlemiş bu 'ustalar' gün gelip ölürse ne olacak" diye sorduğumuzda, "Bir Çinli onların yerini alırsa şaşırmayacağım" diyor Çamlıca. "Piyasa mutlaka onların yerini dolduracaktır" demeyi de ihmal etmiyor.
Tadımlarla eş zamanlı olarak şato sahiplerinin "zarfçı - kurye" aracılığıyla "negosyanlara" ilettiği o yıla ait fiyat ve rekolte ile başlayan şarap ticareti; sırasıyla şarap tüccarları (broker), yatırımcı/koleksiyonerler ve son olarak da kullanıcılarla devam ediyor.
Çamlıca'nın da belirttiği üzere her ne kadar son yıllarda Uzakdoğu öne çıksa da, Londra şarap ticaretinde halen önemini koruyor. Londra'nın öne çıkmasında iki önemli faktör rol oynuyor. İlki; şarapların yenilenme değerleri üzerinde sigortalanmış bir şekilde en ideal koşullarda ve makul ücretlerle saklandığı mahzenlerin olması. Diğeri de vergi meselesi. Vergi; şarabın şahsi tüketim ya da piyasada satılmak üzere bu mahzenlerden çıktığı anda devreye giriyor. Ancak satış fiyatı üzerinden değil, ilk alış fiyatı üzerinden ödeniyor. Vergi uzmanı Çamlıca'nın ilgisini de bu çekmiş. Türk yatırımcılar için de ilginç bir noktayı belirtiyor; yurt dışında şarap yatırımlarından elde edilen gelir, Türk vergi mevzuatında tanımlanmamış olduğundan vergiden muafmış.
Diyelim ki notlara baktınız, kritikleri okudunuz, kendi "ustalarınıza" danıştınız ve brokerler aracılığıyla ya da müzayedelerden birkaç kasa şarap aldınız ve yetkili mahzenlerde sakladınız. Yatırımınızın durumu nedir ya da ikincil piyasada fiyatlar ne seviyededir, derseniz; bunu ya uluslararası şarap müzayedelerinden ya da www.wine-searcher.com, www.cellarnotes.net gibi sitelerdeki son tekliflerden ya da gerçekleşmiş işlemlerden takip edebilirsiniz. Şarapta da modanın olduğunu söyleyen Elswood; tek yapılması gerekenin doğru zamanda, doğru şarabı, doğru fiyata alabilmek ve satabilmek olduğunu; ancak Château Lafite-Rothschild, Château Margaux gibi belli şarapların modasının hiçbir zaman geçmediğini söylüyor. "Büyük olanlar en eski isimlerdir. Yeni isimlerin çoğu yerlerini koruyamıyorlar, hatta ortadan tamamen kayboluyorlar. Risk alarak bu yeni isimlere yatırım yapabilirsiniz, şanslıysanız kazanırsınız; fakat eski isimler daha garantidir" diye ekliyor Elswood.
Türkiye'de şarap koleksiyonerliği neredeyse imkansız. Doluca şaraplarının yönetim kurulu üyesi Sibel Kutman; Türk şarapçılığında, biriktirilebilen şarap üretmeye uygun üzüm yetiştirilmesinin ve şarap üretiminin ancak 1990'lı yılların sonlarından itibaren arzu edilen seviyeye ulaştığını söylüyor. Her ne kadar önümüzdeki yıllarda birden fazla markanın uluslararası koleksiyonlara girmesi umudunu taşıdığını belirtiyor olsa da, Şarap Platformu (www.sarapplatformu.com) Kurucusu Şakir Akışık; yerli şarap üreticilerinin tutumlarının da koleksiyonerliğin gelişmesinin önündeki engellerden birisi olduğunu belirtiyor. Akışık'a göre sınırlı sayıdaki butik şarap üreticisi dışındakiler, ürettiği her markadan ileride satmak üzere koleksiyonerler için şarap bekletmediği için Türkiye'de şarap koleksiyonerliği gelişemiyor. Şarap severler ancak kendi gayret ve çabalarıyla şarap koleksiyonerliğini sürdürüyor.
Kişisel şarap koleksiyonerlerinden Vatan gazetesi yeme-içme yazarı ve The North Shields Pub'ın ortaklarından Teoman Hünal ise; meselenin mevzuat tarafındaki sorunlarını öne çıkarıyor. İster ticaret için, ister koleksiyon amaçlı olsun, Türkiye'ye şarap ithalinin Tarım Bakanlığı'nın iznine tabii tutulduğunu hatırlatan Hünal, sırf bu sebeple bile koleksiyon amaçlı şarap ithalinin neredeyse imkansız olduğunu söylüyor. "Düşünsenize, onbinlerce dolar verip bir lot şarap aldınız. Sırf ülkeye getirebilmek için bir şişesini 'feda etmek' zorundasınız. Gönül mü dayanır bu işe" diyen Hünal; İngiltere'de 20 şişenin, gümrük vergisinin girişte ödenmesi kaydıyla, kişisel tüketim amaçlı ülkeye sokulabildiğini belirtiyor. Vergi cephesinde benzeri bir düzenleme yapılmadığı takdirde Türkiye'den çok da fazla sayıda uluslararası koleksiyoner çıkamayacağını belirtiyor.
Bozcaada'da 2002'de Corvus markasıyla şarap üretmeye başlayan ve önümüzdeki günlerde "CruTürk" markasıyla ilk "uzun ömürlü Türk koleksiyon şarabını" piyasaya çıkaracak olan Reşit Soley, tıpkı el emeği ile üretilen saatlerde olduğu gibi şarapta da sofistikasyonun getirdiği bir değer yaratıldığını söylüyor. Soley, "Neden bir Coca Cola ya da Sprite değer kazanmıyor da, bir şarap değer kazanıyor diye bakıldığında, Coca Cola ve benzerlerinde tanımlı ilişkilerin sentezi söz konusu iken şarapta tekrar edebilme olanağının sıfır olduğu değerler görülüyor.
Şarapta; bağın önüyle arkası, o sene iki saat fazla yağış alması, bir saat fazla güneş görmesi ya da rüzgar yemesi, şaraphaneye gidilen yol, hatta elektrik kesintisi gibi 'tanımsız bileşenlerle' tanımlı kaliteye varılmaya çalışılması şarabın önemini artırıyor" diyor.
"Şarap canlı" diyor Soley ve devam ediyor: "Canlı olduğu için zaman içinde ya büyüyor ya da küçülüyor. Bu da şarabı özel kılıyor. Saklanması bile önem kazanıyor. Şarabın 'büyümesi' için içindeki organik madde miktarının korunması lazım, şarabı fıçıdayken her hafta açıp kontrolden geçirmek gerekiyor. Fıçıda olduğu gibi beklemiyor. Sürekli ilgilenilmesi, sürekli takip edilmesi gerekiyor." Hünal'ın şarap dünyasındaki "İyi yıl değil, iyi şişe vardır" sözü de saklamanın önemini ortaya koyuyor.
Tabii şaraba yatırım sadece finansal bir iş değil. Hepsinin üzerinde bir de insan faktörü var. Parker'ın 100 puan verdiği bir şarabı sevmediyseniz puanlar uçup gidiyor. İnsan faktörü, yani sonuç olarak arz-talep dengesi bu işin en kritik yanı. Nihayetinde "son kullanıcı" şarabı değerlemiş oluyor.
Şarap dünyası, şarabı üreten aristokratların, zarfçıların, negosyanların, brokerlerin, lisanslı mahzenlerin, şarap butiklerinin, yatırımcıların ve nihayetinde şarabı içenlerin gönüllü olarak katıldıkları bir "oyun" gibi. Hoş olan, bu oyunun herkesi eğlendirip mutlu ediyor olması.
İşin sırrı da burada olsa gerek. Elswood, "Şaraba yatırım aslında sosyal bir yatırımdır. Sadece yatırım yapmak size eğlence vermez, aynı zamanda kullanılması da önemlidir" diyor. Dünya şarap fiyatlarını son yıllarda "zıplatan" yeni zengin Ruslar ve Çinliler de bunu keşfetmişler. Bir yandan sosyal statüleri için bu paraları harcarken her mantarı şişesinden çıkardıkça da bu güzel yatırımın keyfini sürüyorlar.
http://www.majadavet.com/Default.aspx?tabid=172
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder