Sayfalar

26 Kasım 2011 Cumartesi

İçki Koleksiyoncularına Özel

Merhaba bu bölüm elinde eskilerden kalma yada sakladığınız özel içkilerinizin koleksiyoncularla buluşmasını sağlamak.

Elinizdeki içkilerin nasıl olduğunu öğrenmek istersenizde cihanerdem@majadavet.com ‘da mesaj atarak bilgi alabilirsiniz.
Şayet bu bölümde yayınlanmasını istediğiniz içkilerin resimleri ile bana yukarıdaki mail yoluyla  ulaştırabilirsiniz...

İlanlar;

Mercier Epernay Brut 
Bu içki 1974 yılından beri aynı kişide bulunuyor.Şişe uygun koşullarda saklanarak muhafaza edilmiş durumda,Kendine has özelliği olan Mercier Epernay Brut no vintage bir şampanya...
Bu içki ile ilginenler mail yoluyla bana ulaşabilir.
Buyrun resimler;



 
 Courvoisier Three Star Luxe                                                              

Bu içkimizde bir klasik olan courvoisier konyak,dizaynı gerçektende dikkat çekici...Şişe eski zamanlardan olduğu için şimdilerdeki konyak şişelerindeki V.S. (very special) ibaresi bu şişede yok.İsmindeki Three Star şimdilerdeki V.S. anlamına gelmekte.

Damıtıldıktan sonra 1 Nisan'dan itibaren sayılmaya başlayarak en az iki sene dinlendirilmiş olmasından bu konyak  üç yıldız yani V.S. bir konyaktır.

                                                                               
Bu içki ile ilginenler mail yoluyla bana ulaşabilir.


1975 Dom Perignon

İsmini yaratıcısı Benediktan keşişi Dom Perignon'dan alan geçmişin basit köpüklü şarabı günümüzün kıymetli şampanyası haline dönüşmüştür.

Dom Perignon, ender rastlanan bir şarap uzmanıydı.Hautvilliers Manastırının şarap mahzen sorumlusu olan bu kişi  şişedeki mayalanmayı dengede tutmak amacı ile içine tatlandırıcılar eklemek ve mantar tıpalar kullanarak şişenin içinde oluşan karbondioksiti muhafaza etmek onun fikriydi...

Nadide bir parça olan 1975 Dom Perignon gayet güzel saklanmış durumda.Koleksiyoncusunu bekleyen bu eserin resimleri;

Bu içki ile ilginenler mail yoluyla bana ulaşabilir.




21 Kasım 2011 Pazartesi

Şaraptan İmal Edilen Kokteyl Bileşenleri

Şaraptan İmal Edilen Kokteyl Bileşenleri
Şaraptan imal edilen en ünlü içkiler,Fransız Cognac ve Armagnac’dır.Ama İspanya,İtalya,Portekiz,Yunanistan,Almanya,Amerikan Birleşik Devletleri ve Güney Amerika’da mükemmel brandy üreten ülkelerdir.Kural olarak,farklı ülkelerde üretilen değişik brandy çeşitleri 80 derece olmalıdır.Detaylar, ulusal yasalarla kontrol altında tutulur.
Diğer brandy çeşitlerinden farklı olarak Marc ve Grappa, şaraptan değil çiğnenmiş üzümlerin kabuklarından ve posalarından yapılır.
KONYAK/COGNAC
Konyak, dünyadaki brandy çeşitleri arasında en iyi bilinen ve ünlü olanıdır.Bordeaux’un kuzeyi bu içkinin kaynağıdır.Sadece Fransa’da bu yasal olarak sınırlandırılmış bölgedeimal edilen brandy, Konyak olarak etiketlenir.Kireçli toprak,iklim ve okyanusa yakınlık buradaki üzüm bağları için özel bir avantajdır.Aslında bu bağlardan tek başına pek de çekici olmayan ince, ekşimsi bir beyaz şarap üretilir.Ama bu şaraplar brandy’ye dönüştürülmek için çok elverişlidir.’’Charente’’ adıyla bilinen Konyak bölgesi,en geniş üzüm bağlarına sahip bölgedir.Burada üç çeşit üzüm yetiştirilir;
Ugni Blanc,Colombard ve Folle Blanche
Charente,kendi içinde farklı jeolik ve fiziki özelliklere sahip bölgelere ayrılmıştır; Bois ( Orman Alanları )
Champs ( Tarlalar )
Champagne ( Boş Araziler )
Konyak etiketli bir içkinin üzerinde yazan ‘’Champagne’’ kelimesinin köpüklü şarapla hiçbir ilgisi yoktur.
Grande Champagne: Burası, kalitesi en yüksek olan bölgedir.Burada yetiştirilen üzümlerden en iyi ve en güzel kokulu Konyak imal edilir.Bu üzümler yavaş büyüdüğünden,öncelikli olarak en fazla dinlenmesi gereken içkilerde kullanılır.Özellikle bu bölgede cognaclar, Grande Fine Champagne’’ adı altında etiketlenir.Cognac imalatında kullanılan şarapların %15’i bu bölgeye aittir.
Petite Champagne: Cognac yapımında kullanılan şarapların %20’si bu bölgeden elde edilir.Petite Champagne ve Grande Champagne’den elde edilen konyaklar ( eğer ikincisinden en az % 50 oranında içeriyorsa ) ‘’Fine Champagne’’ olarak etiketlenebilir.
Les Borderies: Bu bölgenin şaraplarından hafif tatlı ve şarap kokusu taşıyan bir tür Konyak elde edilir.Konyak imalatının sadece %5’ini oluştururlar.
Fins Bois: Konyak imalatının en büyük bölümü bu bölgenin şaraplarından yapılır.(ortalama %40) Bunlar sert ve çabuk dinlenen konyaklardır.
Bons Bois: Konyak imalatında kullanılan şarapların %15’i bu bölgeye aittir.Çoğu, yüksek kaliteli olmayan sert brandylerdir.
Bois Ordinaires: Bu bölgeden tüm konyak imalatının %3’ü sağlanır.
KONYAK İMALATI
17. yüzyıldan beri devam eden bir gelenek, konyak imalatının temelini oluşturulur.Şarap 660 galona kadar doldurulabilen geleneksel imbiklerden iki kez geçirilerek damıtılır.İlk damıtmada 60 derece oranında alkol içeren ( hacim olarak %30 oranında ) ‘’Broullis’’ adında bir sıvı elde edilir.Bu yeniden damıtılarak ‘’Bonne Chauffe’’ olarak bilinen saf ispirto elde edilir.İkinci damıtma işleminin başında ve sonunda elde olanlar ayrı ayrı saklanır.Bunlar yeniden arıtılmamış brandy’ye dönüştürülebilir.Ortada elde edilen 140 derece civarındaki sıvı en iyi kalite sağlar.
DİNLENDİRME (ESKİTME)
Her Konyak, meşe ağacından yapılmış fıçılar (barriques) içinde birkaç sene bekletilir. (Amerika’da satışa sunulmak için en az iki sene, ama genelde yirmi sene ya da daha fazla)Bu ağaç konteynerlerin gözenekleri vardır.Bu gözenekler Konyak için yavaş ve sürekli bir oksitlenme sağlar.Aynı zamanda brndy fıçıdan renk,tanen ve tat alır.Bu işlem acı, sert bir sıvıyı yumuşak ve tatlı bir içkiye dönüştürür.İstenmayan tatlar, yerini hoş tatlara bırakır.Eski konyaklar,ister istemez koyu rengini kaybeder.Şişedeki görünümü kıvamında tutmak için renk, az miktarda karamel ile ayarlanmalıdır.
SERTLİK (KESKİNLİK)
Saf konyağın içerdiği alkol oranı 140 derecedir.Ama bu oran,fıçının içinde yavaş yavaş azalır.Şişelenmeden önce damıtılmış su ile seyreltilir ve alkol oranı 80 dereceye kadar düşürülür.Birkaç istisna dışında konyak, farklı olgunluk,kaynak ve imal senelerinden olan konyakların karışımıdır.
KONYAK ETİKETLERİ
Bu etiketlerin üzerinde büyük harfler,yıldızlar,sözcük grupları gibi çeşitli işaretler vardır.Bu işaretlerden konyağın minimum kaç senelik olduğu anlaşılır.Bu tanımlamaların hepsini burada sıralamak imkansızdır.Ama en çok bilinenlerini vereceğim.Etiketin üzerindeki tarih,bileşim maddelerinden en eskisinin kaç sene önce fıçıya girdiğini gösterir.
Damıtıldıktan sonraki 1 Nisan’dan itibaren sayılmaya başlayarak en az 2 sene dinlendirilmiş olan konyak şu şekilde etiketlenir;
*** (üç veya daha fazla yıldız) V.S (verry special) V.S.P (verry special product)
En az 4 yaşında olanlar;
V.S.O.P (verry special old product) V.O
En az 6 senelik olanlar;
Extra: Napoleon XO (extra old)
6 yaşından fazla olan konyaklar için resmi bir isim yoktur.Genellikle Triomphe,Tres,Venerable,Paradis gibi müseccel markalar kullanılır.
Bazı Meşhur Konyak Markaları
Bisquit-80 derece
***V.S.O.P Napoleon X.O Extra




Camus-80 derece
Grand V.S.O.P Napoleon X.O Extra

Courvoisier-80 derece
V.S, V.S.O.P Napoleon X.O




Delamain- 80 derece;Delamain’de üzüm bağları olmadığı halde burada üretilen konyak en iyileri arasında yer alır.Konyak için gerekli olan şarap,başka yerlerden satın alınır.
Pale&Dry;Vesper,Tres Venerable,Reserve de la Famille
A.Hardy-80 derece
‘’Red Corner’’ Fine Cognac V.S , V.S.O.P Fine Champagne; ‘’Les Noces d’Or’’Grande Champagne Cognac
Hennessy-80 derece
V.S V.S.O.P Privilege; X.O Paradis
Hine S.A.- 80 derece
V.S.O.P Antique Trimphe; Family Reserve
Martell-80 derece
Medaillon V.S.O.P; Cordon Blue X.O Cordon Superme

Otard- 80 derece
V.S.O.P Napoleon S.O; Extra
Remy Martin-80 derece
V.S; Fine Pettite Champagne (***) V.S.O.P Extra
Perfection; Louis XIII Grande Champagne

15 Kasım 2011 Salı

Şarap üretiminde kullanılan üzüm çeşitleri ve yıllanması



Bir şarabın kalitesini yapıldığı üzüm, toprakların cinsi, yapılış biçimi gibi belirleyen
birçok unsur vardır. Dünyadaki farklı iklimleri, toprakları ve dolayısıyla buralarda yetişen
üzüm çeşitlerini düşününce şarapların da kendi içinde ne kadar çok lezzet skalasına sahip
olabileceğini tahmin edebilirsiniz. Her üzümden şarap yapmak da mümkün olmadığı gibi
bazen de şaraplık üzüm olmamasına rağmen başka türlerle harmanlanarak şaraba dönüşen üzüm çeşitleri de vardır.
Şarap yapılacak üzümler gerekli olgunluğa erişmiş, temiz,diri, canlı olmalıdır.
Ezilmiş, hırpalanmış, çürümüş üzümlerden şarap yapmaya çalışmak baştan kabullenilmiş bir yenilgi ile sonuçlanacaktır.


Şarapların %99 yıllanmaz.Beyazların yıllanması kırmızılara göre daha zordur.Kırmızılar  ise çok özel şaraplar ancak yıllanır.Yıllanmış şaraplarda Avrupada en az 250 Euorodan başlar.Böyle şarapları gündelik hayatımızda göremeyiz bile,daha çok işletmelerde yıllandırılmış şarap bulmak daha kolaydır. Peki, ne olur, şarap yıllanınca?
Kırmızı şarap, gençken çok koyu yakut rengiyken, yıllandıkça tuğla rengine doğru açılır. Beyaz şarap da tam tersi, gençken yeşilimtırak çok açık bir sarıyken, yıllandıkça koyulaşır, turuncumtırak renklere doğru gider.
Bütün şaraplık üzümler, botanik adı
asmagiller "vitaceae" olan familyanın vitis vinifera
adlı türünden gelir ve binlerce çeşiti vardır.
Dünyanın en bilindik şarap üzümleri aşağıdadır;
Cabarnet Sauvignon
Yeryüzünde bilinen en meşur siyah üzüm
türüdür. Olgunlaşması geç olur ama şarabı
yıllanmaya dayanıklıdır. Özellikle meşe kavlarda
bekletilir ve Merlot ile karıştırılabilir. Zengin renk
ve aromalı, siyah böğürtlen kokuludur.
Chardonnay
Tartışmasız en iyi bilinen beyaz üzüm türüdür. Şarabı kuru (sek) ve açık renk olup ekşi elma
kokusunu andırır, tadı dolgun ve yağlı olabilir.
Chenin Blanc
Çok asitli bir üzüm türü olduğundan, olgunlaşmak için bol güneş ister. Zarı ince, eti
şekerlidir. Hem sek, hem tatlı beyaz türleri olup en çok Loire, Yeni Zelanda ve Güney
Afrika'da yetişir.
Gamay
Burgundy'de üretilen ve ucuz bir tür olan Beaujolais şaraplarının yarıdan fazlası bu
üzümden yapılır. Tarzına göre armut veya ahududu aromalıdır. Genelde genç kırmızı
şaraplardır.
Gewürztraminer
Baharatlı ve egzotik bir aroması vardır, sek veya tatlı olabilir. Alkolü yüksek (%13'ün
üzerinde) şarap elde edilir. En çok Almanya ve Alsace'da yetişir.
Grenache
Kendi başına yüksek alkollü ve taze karabiber aromalı bir şarap verir. Taneni düşük
olduğundan, taneni yüksek Cabarnet sauvignon veya Şiraz gibi üzümlerle karıştırılır. Güney
Fransa, İspanya ve Avustralya en çok yetiştiği bölgelerdir.
Merlot
Taneni düşük olduğundan genellikle Cabarnet sauvignon ile birlikte kullanılır. Tek
başına yumuşak ve rahat içimli, erik veya meyve turtası lezzetindedir.
Pinot Noir
Özellikle kırmızı Burgundy şarabı yapımında kullanılır. İklim değişimlerine çok
hassasdır. Çilek veya böğürtlen aromalıdır.
Riesling
Klasik beyaz Alman şaraplarının en bilinen üzümüdür. Hafif içimli ve düşük alkollü
olur. Tatlı şarap da yapılır. Asması çok sert olup soğuğa karşı dayanıklıdır.
Sauvignon Blanc
Bu türden beyaz şaraplar genelde çok kurudur. Vahşi bir tadı ve taze yeşil ot aroması
hemen algılanır. Semillon ile de karıştırılabilir.
Sémillon
Sekden çok tatlıya kadar beyaz şarap yapılabilen bir üzümdür. Diğer beyaz üzümlerle
de karıştırılabilir. Özellikle Bordeaux ve Avustralya'da yetiştirilir.
Syrah (Shiraz)
Koyu renkte, dolgun ve sert kırmızı şaraplar verir. En az üç yıl kavda bekletilirse çok
lezzetli olur. Baharatlı bir aroması vardır. Rhone bölgesinde çok yaygındır, Güney Afrika ve
Avustralya'da da yetişir.
Zinfandel
California'ya özgü bir üzümdür. Hafif beyaz ve rozeden dolgun ve bol tanenli
kırmızıya kadar her tür şarap yapımında kullanılır. Ağaççileği ve böğürtlen aromalıdır. 5
sene kadar meşe kavlarda bekletilenleri çok özeldir.

Bohem Yatırım

Bohem Yatırım


Bu "yatırım aracı"na 100 lira koyduğunuzda, şansınız da varsa, emeklilik günlerinizi refah içinde geçirebilirsiniz. Tabii, yatırımı gözden geçireyim, derken düşürüp kırmamak kaydıyla. Piyasa umduğunuz yönde gitmezse çok da sorun değil; bu, "hazmedilebilir" bir yatırım.






29 MAYIS'TA CHRISTIE'S müzayede evinin Hong Kong'da yaptığı müzayedede Asyalı bir koleksiyoner "bir lot" (12 şişelik) "La Tâche - Vintage 1985" için 552 bin Hong Kong Doları (70 bin 877 ABD Doları) ödedi. Bu rakam ihaledeki en yüksek ikinci fiyat. İlki mi? O çok özel bir koleksiyon. 1825'ten günümüze kadar değişik yıllara ait 128 şişe ve 40 magnumdan (duble şişe) oluşan "The Liquid Gold Collection - Three Centruies of Château d'Yquem" adlı koleksiyona ödenen rakam müzayedede tam 8 milyon 40 bin Hong Kong Doları'na (1 milyon 32 bin 336 ABD Doları) ulaşmış. Uzakdoğu rekorunu kıran bu koleksiyon sanmayın ki en pahalı şarap. 1985'te Christie's Londra'da yapılan müzayedede 1787 yılına ait bir şişe Château Lafite tam 160 bin dolara satılmış.


En nihayetinde "sindirilecek" bir sıvı için böylesi bir rakamı ödemenin ardındaki motif ne olabilir? Diyelim ki, bu paraları ödediniz. Peki, bu şarapları içebilir misiniz?


Earnst & Young, Türkiye'de vergi bölüm başkanı olarak görev yapan ve özellikle Bordeaux bölgesi şaraplarına yatırım yapan Mustafa Çamlıca, böylesi bir koleksiyonun ancak bir müzede sergilenebileceğini söylüyor. Avrupalıların şarabı aldıktan sonra bir kenarda bekletip beş-on yıl içinde tekrar sattıklarını belirten Wine for Christie's'in uluslararası başkanı David Elswood'a göre Asyalılar ve Amerikalılar biriktirmekten çok, içmeyi tercih ediyor. Kaliteli ve "ünlü" şaraplara dünyanın her yerinden talep olduğunu, son yıllarda en büyük talebin Asyalılardan geldiğinin zannedildiğini belirten Elswood, Asyalıların şaraba yatırım yapmaktan çok bu pahalı şarapları alıp içecek kadar zengin olduklarını söylüyor. Hong Kong'un Uzakdoğu'nun şarap merkezi olmaya başlamasının ardında ise Çin ve komşularındaki kişisel servetlerdeki artışların yanı sıra 2008 yılında şarap üzerindeki vergilerin düşürülmesinin payı olduğu düşünülebilir.


Grand Cru, Super Second gibi sınıflandırılabilen, sınırlı üretimi olan ve şato isimleriyle anılan kaliteli şaraba yatırım yapmak yeni bir iş değil. Asırlardır sınırlı bir zümre içinde süregiden bu iş, son zamanlarda yatırım fonlarının bile ilgisini çekecek kadar "ticari" hale gelmiş durumda. Son yıllarda bu piyasaya girenlerin sayısında ciddi artış olmuş. Bu "yatırım aracının" da Château Lafite-Rothschild, Château Latour, Château Margaux, Château Mouton-Rothschild gibi "blue chip"leri olduğunu söyleyen Mustafa Çamlıca, şaraba yatırım yapmanın apayrı bir uzmanlık gerektirdiğini söylüyor. Enron vakasıyla iflas eden Arthur Anderson sonrası denetim firma çalışanlarına getirilen kısıtlamalar sonrasında şaraba yatırım yapmaya başlayan Çamlıca, şaraba yatırımın kesinlikle yıllarla ölçülen, uzun vadeli bir yatırım olduğunu söylüyor.
Kasım - aralık aylarında birinci fermantasyon ile başlayan yolculukta şubat - mart aylarındaki tadımlar en kritik anlar. Tadımlar sonrasında o yılın "vintage"ı (hasat) için genel kanı oluşuyor ve asıl önemlisi notlar veriliyor. Bu konuda 1947 doğumlu Amerikalı Robert M. Parker ve 1950 doğumlu İngiliz Jancis Robinson en önemli otoriteler olarak kabul ediliyor. "Wine advocate" olarak anılan Parker, 100 üzerinden not verirken; Robinson, 20 üzerinden notlama yapıyor. Çoğu şarap yatırımcısı için Parker'ın (www.erobertparker.com) 90 ile 95 arasında puanladığı şaraplar neredeyse garantili yatırımlar. Parker'ın tanımıyla "olağanüstü" olan ve notları 90+ olan şarapların fiyatları inanılmaz derecede yüksek. 75-79 arasındaki şaraplar "ortalamanın üstü" olarak tanımlanırken, 80-89 arasındaki şaraplar ise "çok güzel" olarak tanımlanıyor. Eğer Parker, 80'in altında bir puanlama yaptıysa o şarapların fiyatları satılabilir düzeyde oluyor; fakat 90 üzerindeyse aşırı pahalı oldukları için alıcı bulmakta zorlanıyorlar. Parker, şarapları notlandırırken aldığı keyif üzerinden puan verdiğini söylüyor. "96 ile 100 arasındaki tek fark bende o anda bıraktığı his" diyormuş Parker. "Yaşları hayli ilerlemiş bu 'ustalar' gün gelip ölürse ne olacak" diye sorduğumuzda, "Bir Çinli onların yerini alırsa şaşırmayacağım" diyor Çamlıca. "Piyasa mutlaka onların yerini dolduracaktır" demeyi de ihmal etmiyor.
Tadımlarla eş zamanlı olarak şato sahiplerinin "zarfçı - kurye" aracılığıyla "negosyanlara" ilettiği o yıla ait fiyat ve rekolte ile başlayan şarap ticareti; sırasıyla şarap tüccarları (broker), yatırımcı/koleksiyonerler ve son olarak da kullanıcılarla devam ediyor.


Çamlıca'nın da belirttiği üzere her ne kadar son yıllarda Uzakdoğu öne çıksa da, Londra şarap ticaretinde halen önemini koruyor. Londra'nın öne çıkmasında iki önemli faktör rol oynuyor. İlki; şarapların yenilenme değerleri üzerinde sigortalanmış bir şekilde en ideal koşullarda ve makul ücretlerle saklandığı mahzenlerin olması. Diğeri de vergi meselesi. Vergi; şarabın şahsi tüketim ya da piyasada satılmak üzere bu mahzenlerden çıktığı anda devreye giriyor. Ancak satış fiyatı üzerinden değil, ilk alış fiyatı üzerinden ödeniyor. Vergi uzmanı Çamlıca'nın ilgisini de bu çekmiş. Türk yatırımcılar için de ilginç bir noktayı belirtiyor; yurt dışında şarap yatırımlarından elde edilen gelir, Türk vergi mevzuatında tanımlanmamış olduğundan vergiden muafmış.


Diyelim ki notlara baktınız, kritikleri okudunuz, kendi "ustalarınıza" danıştınız ve brokerler aracılığıyla ya da müzayedelerden birkaç kasa şarap aldınız ve yetkili mahzenlerde sakladınız. Yatırımınızın durumu nedir ya da ikincil piyasada fiyatlar ne seviyededir, derseniz; bunu ya uluslararası şarap müzayedelerinden ya da www.wine-searcher.com, www.cellarnotes.net gibi sitelerdeki son tekliflerden ya da gerçekleşmiş işlemlerden takip edebilirsiniz. Şarapta da modanın olduğunu söyleyen Elswood; tek yapılması gerekenin doğru zamanda, doğru şarabı, doğru fiyata alabilmek ve satabilmek olduğunu; ancak Château Lafite-Rothschild, Château Margaux gibi belli şarapların modasının hiçbir zaman geçmediğini söylüyor. "Büyük olanlar en eski isimlerdir. Yeni isimlerin çoğu yerlerini koruyamıyorlar, hatta ortadan tamamen kayboluyorlar. Risk alarak bu yeni isimlere yatırım yapabilirsiniz, şanslıysanız kazanırsınız; fakat eski isimler daha garantidir" diye ekliyor Elswood.


Türkiye'de şarap koleksiyonerliği neredeyse imkansız. Doluca şaraplarının yönetim kurulu üyesi Sibel Kutman; Türk şarapçılığında, biriktirilebilen şarap üretmeye uygun üzüm yetiştirilmesinin ve şarap üretiminin ancak 1990'lı yılların sonlarından itibaren arzu edilen seviyeye ulaştığını söylüyor. Her ne kadar önümüzdeki yıllarda birden fazla markanın uluslararası koleksiyonlara girmesi umudunu taşıdığını belirtiyor olsa da, Şarap Platformu (www.sarapplatformu.com) Kurucusu Şakir Akışık; yerli şarap üreticilerinin tutumlarının da koleksiyonerliğin gelişmesinin önündeki engellerden birisi olduğunu belirtiyor. Akışık'a göre sınırlı sayıdaki butik şarap üreticisi dışındakiler, ürettiği her markadan ileride satmak üzere koleksiyonerler için şarap bekletmediği için Türkiye'de şarap koleksiyonerliği gelişemiyor. Şarap severler ancak kendi gayret ve çabalarıyla şarap koleksiyonerliğini sürdürüyor.
Kişisel şarap koleksiyonerlerinden Vatan gazetesi yeme-içme yazarı ve The North Shields Pub'ın ortaklarından Teoman Hünal ise; meselenin mevzuat tarafındaki sorunlarını öne çıkarıyor. İster ticaret için, ister koleksiyon amaçlı olsun, Türkiye'ye şarap ithalinin Tarım Bakanlığı'nın iznine tabii tutulduğunu hatırlatan Hünal, sırf bu sebeple bile koleksiyon amaçlı şarap ithalinin neredeyse imkansız olduğunu söylüyor. "Düşünsenize, onbinlerce dolar verip bir lot şarap aldınız. Sırf ülkeye getirebilmek için bir şişesini 'feda etmek' zorundasınız. Gönül mü dayanır bu işe" diyen Hünal; İngiltere'de 20 şişenin, gümrük vergisinin girişte ödenmesi kaydıyla, kişisel tüketim amaçlı ülkeye sokulabildiğini belirtiyor. Vergi cephesinde benzeri bir düzenleme yapılmadığı takdirde Türkiye'den çok da fazla sayıda uluslararası koleksiyoner çıkamayacağını belirtiyor.


Bozcaada'da 2002'de Corvus markasıyla şarap üretmeye başlayan ve önümüzdeki günlerde "CruTürk" markasıyla ilk "uzun ömürlü Türk koleksiyon şarabını" piyasaya çıkaracak olan Reşit Soley, tıpkı el emeği ile üretilen saatlerde olduğu gibi şarapta da sofistikasyonun getirdiği bir değer yaratıldığını söylüyor. Soley, "Neden bir Coca Cola ya da Sprite değer kazanmıyor da, bir şarap değer kazanıyor diye bakıldığında, Coca Cola ve benzerlerinde tanımlı ilişkilerin sentezi söz konusu iken şarapta tekrar edebilme olanağının sıfır olduğu değerler görülüyor.


Şarapta; bağın önüyle arkası, o sene iki saat fazla yağış alması, bir saat fazla güneş görmesi ya da rüzgar yemesi, şaraphaneye gidilen yol, hatta elektrik kesintisi gibi 'tanımsız bileşenlerle' tanımlı kaliteye varılmaya çalışılması şarabın önemini artırıyor" diyor.


"Şarap canlı" diyor Soley ve devam ediyor: "Canlı olduğu için zaman içinde ya büyüyor ya da küçülüyor. Bu da şarabı özel kılıyor. Saklanması bile önem kazanıyor. Şarabın 'büyümesi' için içindeki organik madde miktarının korunması lazım, şarabı fıçıdayken her hafta açıp kontrolden geçirmek gerekiyor. Fıçıda olduğu gibi beklemiyor. Sürekli ilgilenilmesi, sürekli takip edilmesi gerekiyor." Hünal'ın şarap dünyasındaki "İyi yıl değil, iyi şişe vardır" sözü de saklamanın önemini ortaya koyuyor.


Tabii şaraba yatırım sadece finansal bir iş değil. Hepsinin üzerinde bir de insan faktörü var. Parker'ın 100 puan verdiği bir şarabı sevmediyseniz puanlar uçup gidiyor. İnsan faktörü, yani sonuç olarak arz-talep dengesi bu işin en kritik yanı. Nihayetinde "son kullanıcı" şarabı değerlemiş oluyor.


Şarap dünyası, şarabı üreten aristokratların, zarfçıların, negosyanların, brokerlerin, lisanslı mahzenlerin, şarap butiklerinin, yatırımcıların ve nihayetinde şarabı içenlerin gönüllü olarak katıldıkları bir "oyun" gibi. Hoş olan, bu oyunun herkesi eğlendirip mutlu ediyor olması.


İşin sırrı da burada olsa gerek. Elswood, "Şaraba yatırım aslında sosyal bir yatırımdır. Sadece yatırım yapmak size eğlence vermez, aynı zamanda kullanılması da önemlidir" diyor. Dünya şarap fiyatlarını son yıllarda "zıplatan" yeni zengin Ruslar ve Çinliler de bunu keşfetmişler. Bir yandan sosyal statüleri için bu paraları harcarken her mantarı şişesinden çıkardıkça da bu güzel yatırımın keyfini sürüyorlar.

http://www.majadavet.com/Default.aspx?tabid=172